30 Kasım 2012 Cuma

CEBİNDEN ÇIKANLAR

Ana sınıfına giden kızım her okul çıkışı cebinden iki kağıt çıkarıyor anne bunu senin için çizdim diyor. Diğer arkadaşları oyuncaklarla oynarken benimki oturup resim çiziyor. Katlayıp cebine koyuyor .Bakın hayal dünyası ne kadar karışık...

28 Kasım 2012 Çarşamba

ÇOCUĞA ÖDÜL VERMELİ Mİ?


Sevgili arkadaşım  anne notları çocuğa alışkanlık kazandırma ile ilgili yaptığım çizelge hakkında dikkatli olmam için bilgilendirmiş bu bilgiler çok iyi oldu.
Kendisi çocuklara verilen ödüle ve cezaya karşıdır. İki güzel evladını da ödülsüz ve cezasız yetiştirmeye çalışıyor.
Ben şuan içinde bulunduğum duruma çözüm olsun diye bu yöntemi denemiştim ama şimdi anladım ki sonu yok ödüllerin, çocuk hep daha fazlasını istiyor.

Gelelim anne notlarının tavsiyesine:
Ödüller hep devam edemeyeceği için, ya da sürekli arttırılamayacağı için ileride çok zorluklar çıkabiliyor.

* Her hafta sonu pasta almak ya da sürekli daha cazip şeyler sunmakla, ana babanın başa çıkması zor oluyor.

* Ödül olmayınca da çocuk eski haline dönebiliyor.

* Ya da bazı ödüller çocukları eskisi gibi heyecanlandırmadığında ödül yöntemi işe yaramaz hale gelebiliyor.

Çocukları iç ödüle teşvik etmek için de çaba harcamak gerek.

İç ödül derken; çocuğun yaşadığı duygular; başardığı için mutlu olması, onur duyması gibi şeyler kast ediliyor.

Bunu desteklemek için, "bak bunu başardığın çok mutlusun değil mi, bunu yapabildiğin için ne kadar sevindin değil mi" diyerek kendi duygularını hissetmesi sağlanabilir.

Böylece çocuğun dışarıdan bir ödül ve onay beklemesi yerine, kendi iç hazzıyla tatmin olarak olumlu davranışlar için teşvik olması gelişebilir.

Ayrıca anne babanın da kendi samimi duygularını, sen böyle yapınca çok mutlu oldum gibi, iletmesi de çocuk için teşvikçi olabilir. Abartmamak ve çocuğa istediğini yaptırmak için psikolojik baskı aracı olarak kullanmamak şartıyla tabi.

26 Kasım 2012 Pazartesi

ÇOCUĞA ALIŞKANLIK KAZANDIRMA


Okulda ağlamamasını sağlamak için türlü yolara gittim. Bunlardan biri de çizelge yapmak oldu. Bu  tablomuzda gün içinde yapılması gerekenleri yazdım buzdolabının üzerine alçak bir yere tutturdum. Her gün tablonun içini kendisinin doldurmasını istedim bazılarına da yapıştırma kondurdu.
Bir hafta boyunca her kuralda gülen yüz olursa hafta sonu çilekli pasta alacağız.
Bu hafta bu çizelgeyi tekrar çizdik çok heyecanlandı.
Dün akşam çizelgeyi tekrar yapalım anne dedi ve şöyle devam etti "okulda ağlamayacağım için o sorun olmaz, dişlerimi senden önce fırçalarım nasılsa yarış yaparsak ben kazanırım, sabah sadece süt içerim, okulda tabağımı bitirmesem de gülen yüz yapıyorum zaten. Fazla oyuncakları da çadırımın içine saklarım olur işte sonra pasta yeriz değil mi anne?"

KOLAY ÖRGÜLER

 
 
 
 
 
 
 

Yılbaşı yaklaşıyor boş oturmak yok bayanlar alın elinize ipinizi şişinizi kolay yapılan boyun şalı örelim. Ben de bugün başladım düz örgüyü biliyorsanız kolay bunu hemen yaparsınız tek ilmekle başlayıp artırarak gidiyorsunuz üçgen olacak sonra eksilteceğiz. Beyaz şalı canım arkadaşımın annesi yapmıştı çok severek kullanıyorum aynısını yapmaya çalışacağım.

23 Kasım 2012 Cuma

BUGÜN TASARIM GÜNÜ

 
Bu kolye üzerinde çok kafa yordum bozdum yaptım derken en sonunda böyle çıktı ortaya ben sevdim. Size de örnek olsun tasarımım.

22 Kasım 2012 Perşembe

MUHARREM AYI VE ORUCU


Tesadüf diye bir şeyin olmadığına inanıyorum. Olsa olsa tevafuk olur. Bugün yüreği çok güzel birisiyle tanıştım bu kişi gününün dörtte üçünü kitap okuyarak geçiriyor. Ona göre tanışmamız kısmetimizmiş. Ufacık sohbetimizde onu içime sokmak isteyecek kadar çok sevdim. Bir insan ancak bu kadar iyi olabilir.
Size içinde bulunduğumuz aydan bahsedeceğim
Bu ay kutsal Muharrem ayı ,allahın ayıdır..

Hz. Muhammed’e ve Ehl-i Beyt’ine inanıp iman edenler, onlara yapılan bu zulmün acısını hiçbir zaman unutmazlar.

Çok sevdiğim rahmetli amcamın da ismi olan Muharrem ayını biraz araştırdım, kaynak gösteremeyecek kadar çok yerden alıntı yaptım.

Hz. Hüseyin'in Kerbela da mel'un yezit ordusunca acımasızca şehid edilmesinin anısına, Muharrem orucu tutulmaktadır. Ayrıca Muharrem'de oruç tutmanın gerekliliği Kur'an-ı Kerim'deki Araf Suresinin 142. ve Fecr Sûresinin ikinci ayet-i kerimesi dayanır.
"...Musa ile otuz gece için vaadleştik. ve bunu, bir on ekleyerek tamamladık. Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye ulaştı. Musa, kardeşi Harun'a dedi ki: Toplulum içinde benim yerime sen geç,barışcı ol, bozguncuların yolunu izleme!" Araf Suresi 142.

""On geceye yemin olsun" Fecr Suresi 2.
Muharrem ayı peygamberimiz tarafından da tutulmuştur. Peygamberimiz bu ay için;
""Şehrullahi'l-Muharrem- Allahın ayı" yani İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır demiştir.


Muharrem orucu nasıl tutulur?
Sahura kalkılmaz. Niyet edildikten sonra gün doğumu ile gün batımı arasındaki sürede hiç bir şey yenilmez ve içilmez. Gün batımı ile iftar açılır.
Oruc süresince (12 gün boyunca) düğün,nişan,sünnet ve benzer törenler/etkinlikler yapılmaz, kurban kesilmez, et yenilmez, Kerbela Şehitleri'nin çektikleri susuzluğu hissetmek için su içilmez (Su saf olarak içilmemektedir. Vücudun su ihtiyacı yenilen yemeklerden, çay,kahve,meşrubat,meyve suyu,ayran gibi sıvı içeceklerden karşılanır).
Muharrem orucunun on ikinci gününden sonra ise On iki İmamlar 'in ve bu yolda şehit olan bütün canların anısına on iki çeşit/veya daha fazla gıdadan oluşan Aşure Çorbası pişirilerek o yılki Muharrem Orucu noktalanır.

Âşura Günü ise Muharrem'in 10. günüdür. Bu sene 24 kasıma denk geldi. Âşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır.



 

20 Kasım 2012 Salı

YİNE BAŞA DÖNDÜK


Ana sınıfına giden kızım okuldan soğudu. Geçen haftaya kadar güle oynaya giden çocuk artık gitmek istemiyor benim de psikolojim tamamen alt üst oldu ne yapacağımı şaşırdım. Okulda bir sorun  olmadığını söylüyor. Okulun psikoloğunun verdiği taktikleri uyguluyorum ama nafile. Biz tamamız kararlıyız taviz vermiyoruz eee neden olmadı bir şeyler eksik. Sınıfta ne olup bittiğini bilmiyorum,  ama çocuğum ağlıyor diye onu bir köşede oturtuyorlarmış kızım söyledi diğerleri dersi dinleyemiyor diye ben de onun öylece bir köşede ağladığını düşündükçe içim acıyor, yüreğim şuan parça parça.
Bu sabah babam bırakmasın sen bırak söz ağlamayacağım dedi ama yapıştı bacağıma yardımcı öğretmen yaka paça içeri soktu.
Devletin ana sınıfına verdiğime pişman oldum diyebilirim. Devlet okulu deyip geçmeyin o kadar pahalıya mal oluyor ki, geçen seneki yuvamıza vermeye kızımı ikna edemedim bütün kuzenleri aynı okulda ben de büyük okula gidicem diye tuturmuştu.
Artık şu zamandan sonra okul değiştirmek olumsuz etkileyecektir diye düşünüyorum. Allah benim ve benim gibi annelerin yardımcısı olsun.

17 Kasım 2012 Cumartesi

ÇABUK YAPILAN KOLYE

 
Bu hafta takı kursunda bileklik yapmıştık ben kolye daha çok seviyorum. Aynı yöntemle kolye yaptım. Yukarıda yaptığım kolyeyi çok kısa bir sürede yaptım.
Ortasına obje koyup dört kat yaptığım mumulu ipin iki sırasına boncuk dizip diğer iki ip ile de boncukların etrafını sardım. Mekrome ile de devamını yapıp kapattım.

14 Kasım 2012 Çarşamba

İMDATT KAPIDAN GİRMEK İSTEMİYORUM


Okul açıldığından beri çok problemimiz olmamıştı ama şimdi tabiri caize kapıdan girmesi için savaşıyoruz. Evden çıkıp sınıfın kapısına kadar oynayarak, mutlu giden çocuk birden değişiyor girmek istemiyorum anne beni bırakma diye ağlamaya başlıyor. Geçen hafta Ankara'dan anneannemiz geldi onu evde bırakıp okulda vakit geçirmek istemiyor. Yolda bile tepesine çıkıp şapır şupur öpüyor. Tabi ben de olsam böyle bir anneannenneyi bırakmak istemezdim.


Üç gün üst üste öğretmen arayıp gelip alın Zeynep'i dedi. Kızımın da hoşuna gitti tabi almalarım alışkanlık haline getirdi. Ağlıyor ki gidip alayım. Öğretmen yönlendirmese de rehberlik öğretmeniyle görüşme yaptım.
Benim de eksikliklerim var tabiki Okulun rehberlik servisi yaptığım hataları yüzüme tokat gibi vurdu. Kendime çok bağlamışım meğerse. Ben çok duygusal davrandığım ve net olmadığım için o da etkileniyormuş. Dün sabah babası bıraktı ona da ağlamış beni bırakma diye ama üzülerek bırakmış. Bugün biraz burnu akıyordu anneannesiyle vakit geçirsin diye göndermedik. Yarın yine babası bırakacak umarım yine başa dönmeyiz.

5 Kasım 2012 Pazartesi

KRONİK HASTA BİR ANNENİN HİKAYESİ

 
Sene 2000 haziran ayının ilk günleri, yıl dönümünüz veya doğum gününüz değilse bu tarihi hatırlamazsınız neredeydiniz, neler yaptınız ama benim için bir kabusun başlangıcıydı, o günler. 
 
O sene ailemden uzakta küçük bir ilçede  üniversitenin birinde ileride hiç mesleğini yapmayacağım bir bölümde okuyordum. Okulun son günleri haziranın sıcağı altında müthiş karın ağrısı, günlerce geçmeyen ishal ve kusmalarla perişan haldeyim.  Hastane uzaktaydı gidemezdim, kendimi sağlık ocağına attığımda; acil bölümü bulunmadığından koltukta oturup ilaç yazdırmak için bekleyen insanların söylenmelerine karşın doktorun odasına girip yazdığı antibiyotikle geri döndüm. Birkaç gün sonra şiddetli kanamalar geçmeyince hayatımın en büyük şansı  olan doktor abimin yanına gittim. Vakit kaybetmemek için özel hastaneye gittik doktor şikayetlerimi dinlerken ülseratif kolit değildir umarım deyince abimin gözleri doldu.  Hemen kolonoskopiye aldılar ve o gün tanıştım hastane koridorları ve hastalığımın ismiyle ülseratif kolit...
 
Sonuca inanmak istemiyordu sanki başka başka hastanelerde tahliller yaptırıp İstanbul'un en iyi hastanesinde en iyi doktordan randevu alıp tekrar kolonoskopi yaptırdı ama sonuç hala aynıydı. Bizim elimizde olan bir şey değil ki vücudumuza sözümüz geçmiyor. Desteklerinden dolayı aileme minnettarım. Annem ben tuvaletteyken kapıda ağlar "ishalin geçmedi mi kızım" derdi o zaman kızardım beni daha çok hasta ediyorsun rahat bırak beni derdim.
 
Ama onun elinde değilmiş annelik güdüsüymüş çocuk hasta olduğunda anne iki kat hastalanıyormuş ben bunu şimdi anne olduğumda anlıyorum. Hastalığımın ilk yıllarında psikolojik yardım aldım ama kullandığım ilaçlar sadece uyuşturuyor tepkisizleştiriyordu. Depresyon geçirdiğimi söyledi psikiyatrist. Nasıl olmasın ki evden çıkamaz hale gelmiştim dışarıdaki arkadaşlarımdan koparıp, tuvaletle arkadaşlığımızı ilerletmişti bağırsaklarım. Kortizondan yüzüm şişmiş aynama başka birisi bakıyormuş gibiydi. Diyet yaptığım günlerde daha çok hasta oluyordum çünkü hastalığım hep kafamın içindeydi. Bunu yersem hasta olurum ama yemezsem aklım kalıyordu. 
 
Sessiz sakin; hüznümü, mutluluğumu  kendi içinde yaşayan bir çocuktum. Gözlemlediğim kadarıyla hastanedeki insanların bir çoğu benim gibi kendi halinde insanlardı. Ne zaman hastalığı kabullendim onunla yaşamayı öğrendim işte o zaman remisyona girmeye başlamıştım. En zor zamanları ilk yıllarda atlattım sonraki, aktif bağırsak haraketleri sıradan geliyor.
 
Doktorumun ev yansa kapıyı çekip çık arkana bile bakma dediğini unutmuyorum.  Bu söylediğini o günlerde idrak edemiyordum ama şimdilerde böyle yaşıyorum hayatımı. Dünyayı çok umursamıyorum.
Hastalığımın ilk günlerinden beri yanımda eşim vardı, o zamanlarda evli değildik ailemin hastalığımda gösterdikleri desteği evlenmemde göstermediklerinin sebebi belli ki bana kıyamadıklarından.
 
Şimdi günlerden hastalığı unutma vakti...
 
3 yıl sonra  evlendim, ama kızımı dünyaya getirmek için 5 yıl bekledim acabalarla doluydu kafamın içi.  Acaba çocuğuma da geçer mi diye ama bilemeyiz ki benim aile hikayemde de benden başka bu hastalıkla mücadele eden yok veya hasta olan birinin çocuğu hasta değil. İlacın dozunu azaltarak bazı günler almayarak vitaminlerle, iyi beslenerek hamileliğimi atlattım. Bebeğime süt veremedim içtiğim ilaçlar gaz yapıyor düşüncesiyle onun rahatsız olmasını istemedim.  Ama sütümü kesmeme rağmen gaz sancıları 9 ay kadar sürdü. 
 
Şimdi kızım 5 yaşında ve ben tekrar anne olmayı çok istiyorum, bütün zorluğuna karşın anne olmanın mutluluğu hastalığımla mücadele etmeme yardımcı oluyor. Benim diğer adım "mutlu anne ve çocuk". Dün çocuktum annemin dizinde, şimdi anneyim çocuğum dizimde.  Annelik bana çok şey öğretti. Onun gözünde hiç hasta anne olmadım ona hissettirmeden tuvalete girip, ilaçlarımı da gizli içiyorum. Hastalığımın hayatta yapmak istediklerimi engellemesine müsade etmeyeceğim.  
 
Sanırım 4 yıl önceydi bir tv programında "barsak form"un varlığını öğrendim o güne kadar kendimi yalnız hissediyordum. Benim gibi kimse yok diye biliyordum. Eğer hastalığımın ilk yılları olsaydı o günleri çok daha rahat atlatabilirdim, siz hastalığınızın başındaysanız ve bu grupla tanıştıysanız çok şanslısınız kolay atlatacaksınız. Parmaklarınızın ucunda sizi anlayan kocaman yürekli insanlar var.  Hastalığı kabullenmekten korkan insanları yüreklendirip, doktor ve ilaç konularında yardımcı olan abilerimize ve ablalarımıza herkes adına teşekkürü borç bilirim.
 
 
 
 

4 Kasım 2012 Pazar

KIRIK PARÇALARDAN KOLYE YAPALIM

 
Bu ara her cuma Kadıköy pazarına gidiyorum. Bu pazara gelenler değerlendirmeyi ve uğraşmayı seven bayanlar. Öyle ki satıcı çocuk bile "bu parça parça şeyler çok satılıyor hazır kolye bileklik getirdim satılmadı bu ıvır zıvırlar kalmıyor" diyor. Orada 50kuruşa 1tl ye kocaman paketlerde boncuklar, metal kapamalar, kırık kolye küpe parçaları satılıyor. Sizlere de fikir olsun alın değerlendirin.

 
 
YIlbaşı yaklaşıyor bol bol yapıp hediye etmek lazım. Malzeme çok olsa da ne yapacağına karar vermek zor.


3 Kasım 2012 Cumartesi

MUTLU SABAH MÜZİK DOLU SABAH


Kızımın en çok severek dinlediği albüm Ferhat Göçer. Geçtiğimiz üç yıl boyunca evde, arabada üzüm şarkısını dinledik. Son albümü çıktığından beri de bütün şarkılarının her sözünü ezberledik. Bu sabah uyanır uyanmaz eline müzik aletlerini alıp başladı ve son bir buçuk saattir aynı tempoda bağırarak şarkılarını söylüyor. Yeni bir albüm çıkarmasını dört gözle bekliyorum lütfen en kısa zamanda yeni şarkılar dinlemek istiyoruuuuum.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...